
Umarım gerçekleşmez!
Bir gün resmi olarak parayla alınıp satılan kölelik Sahra Altı Afrika insanı için tekrar geri gelirse bu bizi asla şaşırtmamalı. Büyük uluslar bunu kendi halklarının geleceği için yaptıklarını söyleyecek ve yaşlanan nüfuslarını örnek gösterecekler.
Zaten resmi kayıtlara her ne kadar yansımasa da Keller Easterling’a göre; 2010 yılında dünya genelinde 27 milyon ile kölelik zirve yapmış durumda. Nitekim Moritanya’da tepkiler sonucu kölelik meclis kararı ile resmi olarak kaldırılmış olsa da, ülkede köle sahibi olmak bir zenginlik sembolü olarak görülmektedir.
1994 yılında Ruanda’da yaşanan Tutsi soykırımının gerçek nedeni olarak her ne kadar bahsedilmiyor olsa da, bunun temelleri on yıllar öncesinden atılmıştı ve esasen servetin halk geneline yayılmasını engellemeye yönelikti ve tüm Afrika yönetimleri bu mesajı alarak zenginliklerinin sömürülmesine göz yummak zorunda kaldılar.
Ayrıca, teknoloji ne kadar gelişirse gelişsin, özellikle madenlerde ve diğer fiziksel olarak gerçekleştirilmesi gereken zorlu işlerde insan emeğine her zaman ihtiyaç duyulacaktır.
Şimdi tüm bunları belirli dayanaklara oturtabilmek için, Sahra Altı Afrika’nın neredeyse hiç konuşulmayan çok önemli bazı sorunlarından söz edelim…
Açık Kaynaklarda Yer Almayan Sorunlar
- Gün geçtikçe enerji üretimi Afrika kıtasında artmaya devam ediyor. Ancak bu artış halklarının kullanımına yönelmek yerine, yabancı işletmelerin ve yatırımcıların üretimlerini artırmaya yönelik gerçekleşiyor.
- Kıta devletlerinin çoğunda 0-54 yaş grubu insanlar toplam nüfusun en az %90’ını oluşturuyor ve “Genç Afrika Yükselişte” sloganıyla halkların bununla gururlanması sağlanıyor. Ama sadece Burkina Faso’da en az 700.000 çocuk işçi maden ocaklarında uygunsuz koşullarda çalıştırılıyor.
- Afrika’da birçok ülke Avrupa ve ABD’ye bağlı para birimleri kullanırken, bazıları da Çin yanlısı propaganda yapan kâğıt paraları tedavüle sokuyor.
- Sanayi devrimiyle beraber Afrikalıların kıta dışına çıkarak yayılması engellendi ve onlar kıtada kalarak madenlerde çalışarak ve sanayi ülkelerine bu değerli yeraltı kaynaklarını ham haliyle sevk ederek yükselişleri önlendi.
- Afrika’da özgürlük ve ticareti canlandırmak için köprüler hayati öneme sahiptir. Ancak hala nehirler ve engebeli arazilere inşa edilmesi gereken yaklaşık 2.000 civarında köprü bulunuyor. Bu köprüler inşa edilse bile, kısa süreli çözümler için veya kavşak sayıları artırılarak ülkelerin gelişmeleri sistemli şekilde engelleniyor ve bunun en son örneği Fildişi Sahilinde yaşandı.
- Kıtanın en önemli sorunlarından bir diğeri ise, çiftçiler bankalara ulaşamıyor ve kredi kullanabilecekleri kurumlar neredeyse yok. Hatta çiftçiler finans desteği bulsa bile, bu defa ürettikleri ürünleri pazarlara sağlam olarak ulaştırabilmesi genellikle mümkün olmuyor.
- Örneğin basit bir domates bile 4.000 km. yol alabiliyor ve yapım maliyeti çok düşük olmasına rağmen, yazılı olmayan bir ambargo olan soğuk hava depoları Afrika’da gizemli bir şekilde hayata geçirilemiyor.
- Tüm bunların yanı sıra, artan kentleşme ile beraber tarımdaki açık, artık tehlikeli boyutlara ulaşmış durumda.
- Aslında istatistiklere göre kıtada tarım yükselişte. Ancak bu istatistiğe yabancı yatırımcıların kendi ülkeleri için ürettikleri veya kendi tüketimleri için tahsis edilmiş tarım alanları da dahil ediliyor.
- Şu anda Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde ki kritik madenler tamamen ABD kontrolüne geçmiş durumda.
- Afrika Kalkınma Bankası Nijerya üzerinden İngiltere’nin politikalarını yürüten bir kurum olarak çalıştığından bu bankanın yatırımları halkların kalkınması için gereken desteği sağlayamıyor.
- Sahel ülkelerindeki madenler ise, Rusya’nın egemenliğinde her geçen gün sömürülürken Angola’da yer alan Lobito Koridoru ABD’nin direktifleri dışında hareket edemez duruma gelmiştir. Nitekim Joe Biden’in Aralık 2024’te Başkanlıktan çekilmeden önce Afrika kıtasındaki ilk ve tek ziyaret yeri Angola olmuştur.

Burada tüm bu saydıklarımıza daha birçok gelişme ekleyebiliriz. Ama tüm bu sıraladığımız sorunlar karşısında ekonomi ve insanlık tarihini ele aldığımızda, Sahra Altı Afrika halklarının reel anlamda zenginleşemediği açıkça görülecektir.
Artık Afrika ülkelerinin kamu görevlileri sömürgenin şiddetini azaltmak için, fırsat buldukça kurumsal sömürgecilik anlayışı gelişmemiş ülkelere giderek yatırım çekme seçeneklerine odaklanmaya başlamışlardır.
Fakirlik Yükselişte
Sahra Altı Afrika’da bir ülke olarak veya şirket bazında yatırım stratejisi belirlemek için, siyasi etkileşim tek başına yeterli değil. Bürokratik ilişkiler size yurtdışında yatırımın kapılarını açar ve kolaylaştırır. Ama faaliyet gösterecek şirket için devamlılığı hiçbir zaman garanti edemez.
Bu nedenle, yukarıdaki konularla beraber Afrika’daki fakirliğin yönü incelenmeden planlanan yatırım kararları istisnalar ve sömürgeci güçlerin uzantısı olan şirketler hariç, her zaman hüsranla sonuçlanmaya yatkındır.

Burada söz edeceğimiz fakirlik istatistiği doğrudan açık kaynaklarda yer almaz. Ama bunları derlediğimizde çok çarpıcı sonuçlar ortaya çıkıyor.
1990 yılında dünyadaki yoksulların %14’ü Sahra Altı Afrika’da yaşıyordu. 2022 yılında ise, bölgede yoksulluk artık %60’a yükseldi. Çatışmalar ve borç sıkıntısı yoksulluğu körükledi.
Son 35 yılda Asya güçlü bir büyüme yakalayarak yoksulluk hızlı bir düşüş yaşadı ve Asya’nın 1,7 milyar yoksul sayısı günümüzde 230 milyona düşmüştür. Latin Amerika’da da yoksulluk var. Ancak yavaş da olsa oradaki yoksulluk kademeli şekilde 2015 yılına kadar azaldı ve şu anda da durağan hale geçti.
Muhtemelen ismini hiç duymadığınız Fas uyruklu Fransız hayranı ve Brezilya’da yaşayan Driss Ghali telekomünikasyon sektöründen yazarlığa geçiş yaparak çok çarpıcı görüşler savunuyor ve bu görüşleri kabul görüyor. Diyor ki:
- “Akıntıya karşı kürek çekilebilir, ancak partizanca taahhütler olmadan” ve “sömürülen halkların çeşitliliğinin büyük bir tehlike olduğunu” titizlikle vurguluyor.
Afrika’nın kaynakları artık dünya ekonomileri için bir gereklilik olarak görüldüğünden kıtanın zenginlikleri dünya çapında kurumsal olarak sömürülürken, fiziksel güç isteyen işlerde çalışabilmeleri için bu bölgede genç nüfus sürekli diri tutulmaktadır.
Genç Nüfus Bazen Tehlikelidir!…
Bize sürekli genç nüfusların güçlü ekonomiler için gerekli olduğu öğretildi ve dünyada kabul görmüş ekonomi otoriteleri de bunu şiddetle savundukça, bu durumun gerçek olduğunu düşünmeye başlıyoruz ve sorgulamıyoruz. Ama gerçekler çok farklı.
Örneğin bir fabrika kurdunuz ve ürettiğiniz ürünler zar zor geçinen gençlerin bir gereksinimini karşılıyor ama o gençlerin ekonomiye hiçbir katkısı yok. Yani işsizler. Hatta o fabrikada çalışanlar da sadece temel gereksinimlerini karşılarken, bu genç nüfusun ülke ekonomilerine katkısından söz edemeyiz. Nitekim bu örnektekine benzer Afrika’da binlerce işletme var.

Şu anda kıtanın %50’si 20 yaş grubunun altındaki çocuklardan ve gençlerden oluşuyor. Nispeten Afrika ülkelerinde belirli zümreler zenginleşiyor ve görüntü teknolojisi kıtaya yayılırken, bu genç nüfusun tüketme ve sosyalleşmeye ihtiyacı olduğundan Afrika ülkeleri kasalarında biriken fonlarla genç nüfusu memnun edecek sosyalleşme mekanları haricinde altyapılarını iyileştirerek büyük yatırımlar yapmak zorunda kalıyorlar. Ama yatırım alan gençlerin ülke ekonomilerine katkısı çok sınırlı.
Kıtanın genç nüfusu kazandıkları az sayıda parayı doğal olarak akıllı telefonlara yatırıyor. Bu defa da telefonlardan gelen propagandalarla üretim değeri olmayan hizmet ve ürünlere yönlendiriliyorlar.
İşte tüm bunlar, genç nüfusun Afrika’da en tepede yer alan yükseliş önleyici unsuru konumundadır.
Devlet Dışı Güç
Sahra Altı Afrika’ya bakış açısına ve sektör bazında baktığımızda değişmekte olan belirli güç odakları vardır.
Eğer konuya Batı Sermayesi açısından bakacak olursak Afrika’da ABD ve Rusya’nın çekişmesi bekleniyor. Ama bu hiçbir zaman gerçekleşmiyor.

Nitekim bundan iki yıl kadar önce Sahel’de fiziksel olarak bu iki gücün askerleri savaştı ama bir ay sonra Amerikan askeri mühimmatları Sahel bölgesinde Rus uçaklarıyla taşındı ve bu gelişme dünyada hiç duyulmadı.
Kıtada Çin’in faaliyetleri ABD ve Rusya tarafından tehlike olarak görülmez. Onların ortak düşmanı Avrupa ülkeleridir.
Neredeyse tüm şirketlerin görmekte zorlandığı bu ince ayrıntı, Afrika’da yatırımların finansmanını Körfez ülkeleri de kullanılarak tepeden tırnağa biçimlendirdiğidir. Yani birçok yatırım projesinin kaynağında yer alan ana faktör budur.
Bu bilgi, büyük ölçekli yani uluslararası faaliyeti olan kuruluşların strateji belirlemesi için fayda sağlar. Orta ve küçük ölçekli kuruluşlar buna dahil edilemez. Çünkü onların teminat verecek finansmanı yetersiz kalacaktır.
Eğer günün birinde Afrika’ya kölelik tekrar geri gelecek ise bunda DEVLET DIŞI GÜÇ faktörlerinin katkısı en tepede yer alacaktır.
Hükümetler ise, hibe ve desteklere devam edecek. Böylece sömürgeci devletler suç işlememiş olacak. Bir şirket ile yapılan sözleşmeden sömüren devletin şirketi sorumlu olacak. Devlet değil.
Afrika Yatırımlarında Öne Çıkmak!…
İş danışmanları dünyanın her yerine yayılmış durumda ve şirketleri oyaladıkları gibi aynı zamanda da yanıltmaktadırlar.
Afrika’da yatırım yapmak isteyenler eğer sömürgecilik etiketi olan ülke şirketlerinden değiller ise, eşit kurallara göre ilerlemelerinde fayda var.
Kıtada madencilik yapmak ya da karayolu veya demiryolu inşa etmek her zaman uluslararası sömürgeciliğin izlerini taşır. Bu nedenle kıtada yerel halklar üzerinde katma değer yaratacak işletmelerin çoğalması için hükümetlerin çoğu yasal kolaylık sağlıyor.
Ama yaygın bir inanışa göre Afrika ülkeleri hala riskli ve güvenilmez olarak görülürken Dünya Bankası gibi kurumların desteklediği projeler ilgi odağı oluyor.
Halbuki kıtadaki ülkelerin tamamına yakını, kendi halklarına fayda sağlayacak tüm oluşumlara yakınlık duyduğu bilinmelidir.
Ülkeler bazında baktığımızda Ukrayna, Rusya ile her ne kadar savaşıyor olsa; artık Afrika’da büyük ilgi görmeye başladı.
Brezilya ise, özellikle Batı Afrika’ya yoğunlaştı ve devlet politikası olarak şirketlerini eşit koşullarda pazarlık yapmaları için uyarıyor ve sonuçlarını da şu anda almaya başladılar.

Nitekim kanunlar bazın da “kadın hakları” konusunda İngiltere ve Avustralya’yı da sollayarak Afrika’nın lideri konumunda olan Batı Afrika ülkesi Togo’da 2022 yılında 13.000 yeni işletme kurulurken bu sayıya 2023 yılında 15.000 yeni işletme daha eklenmiştir. Togo’daki bu değişimde şirketlerin sektörler bazında dağılımı olmamasına rağmen küçük ve orta ölçekli yabancı işletmelerin sessizce ilgi gösterdiği görülmektedir. Alınan bilgilere göre; işletme, hukuk ve yatırım danışmanlığı üzerine ciddi oranda yeni şirketlerin kurulduğudur.
Kısacası, Batı Afrika bölgesindeki yatırımlara odaklanan şirketlerin Togo’daki gelişmeleri yakından takip etmesi stratejileri ve yatırım kararları açısından son derece aydınlatıcı olacaktır.
Tüm bu bilgilerden sonra şimdi de kendi ülkemizin Afrika etkileşimine genelleme yaparak değinelim!…
Türkiye Cumhuriyeti’nin Afrika’da büyük faaliyetleri bulunuyor. Savunma, altyapı, enerji, imalat, tarım vs. sektörlerde takdir edilecek ilerlemeler sağlandı.
Ama kamu politikaları açısında Afrika’da kendimizi eksik anlatıyor olabiliriz. Kıtanın neredeyse tüm ana noktalarına uçuş gerçekleştirirken ve büyükelçiliklerimiz bulunurken, ticari ilişkilerin birçok Avrupa ülkesine göre açık ara farkla çok daha gelişmiş olması gerektiğini düşünüyorum.
Örneğin kıtada birçok yardım ve destek faaliyetleri yürütülüyor ve Türkiye sempati ile karşılanıyor. Ancak bu durumun etkisi belirli bir süre sonra unutuluyor.
Şu anda Türkiye genelinde üniversitelerimizde okuyan binlerce Afrikalı var. Mezun olup ülkelerine dönenler ile Türk kültürünü benimseyenler ve Türkçe konuşanlar; artık büyük bir nüfusa sahip olup, bu insanların yok denecek kadar azı Türk yatırımcılarla çalışıyor ve birçoğu ülkelerine dönünce Türkiye ile irtibatları sönümleniyor.
Türkiye’nin Afrika yatırımları açısından baktığımızda Türkçe bilen üniversiteli gençlerin Devlet eliyle kıtadaki yatırımlarda yer almaları sağlanmalıdır.
Kısacası, daha stratejik politikalarla Afrika kıtasının parlayacak iki yıldızı Brezilya ve Türkiye olacaktır. Çünkü bu iki ülkenin kıtaya girişleri neredeyse tüm Afrika devletleri tarafından şu anda memnuniyetle karşılanıyor.

Vedat ÖZKAN
Yazar, Araştırmacı ve Öngörü Uzmanı
Yazar Vedat ÖZKAN‘ın Önceki Yazıları
Afrı̇ka’da İş Bağlamak İçı̇n Kullanılan Klası̇k Yöntemler Tarı̇he Karışıyor!… Okumak İçin
Nijerya Yatırımları ve Türkiye Denklemi Okumak İçin
Afrika’daki Masun Yağışların Bilinmeyenleri! Okumak İçin
Vietnam ve Filipinler’den İnşaat İşçisi mi Geliyor? Okumak İçin
Masonluk: İstanbul’daki Afrikalı Kardeşler Okumak İçin
Brezilya’nın Afrika’daki Varlığı Okumak İçin
Angola’nın Çin Ziyareti ve Türkiye Angola’yı Neden Önemsemeli? Okumak İçin

İlginizi Çekebilir
Kořenice-Bečváry Yüksek Hızlı Tren Hattı Terminal Tasarım Yarışması
Özbekistan’da 10 Milyar Dolarlık Gaz – Kimya Kompleksi İnşa Edilecek
Andritz, Teksas’ta Şebeke İstikrarını Güçlendirmek İçin Senkron Kondansatör Tesisleri İnşa Edecek