Vedat ÖZKAN
İnşa Etme Kültürü – İnşaat Kuruluşlarında ve Şantiyelerde İnsan Davranışları Kitabının Yazarı
Patoloji, hastalıklar bilimi anlamına gelen bir sözcük. Ayrıca belirli bir bozukluğun tipik özellikleriyle birlikte bütününe patoloji denilebilir.
Şantiyelerdeki patolojik durumlarla ilgili gerçekleştirdiğim araştırmalara göre; Çin, Amerika ve Brezilya’da belirli bir oranda sadece görüşlerin dile getirildiğini görebildim. Ancak bu konuyla ilgili doğrudan sahadan aktarılacak somut ve dayanağı olan verilere ulaşamadım.
Dolayısıyla, biz burada şantiyelerde çalışan kişilerin “birleştirilmiş alan verilerine dayalı” ortaya çıkan hastalıklı durumları patoloji adı altında açıklamaya çalışacağız.
Patoloji sadece fiziksel hastalıkların bir parçası olarak algılanmamalıdır. Şantiyecilerin yaşadığı sosyal konular onarılmaya gereksinim duyar ve bunları sosyal hastalık olarak algılamamız gerekir.
İş kazaları, meslek rahatsızlıkları, çok çalışmak, işyerine ulaşım gibi durumlar birçok iş kolunda ortak sorun ve hastalık konumunda olabilir.
Ama burada söz edeceğimiz konular şantiyeciler tarafından yüksek sesle dillendirilmez. Bunun başlıca nedeni ise, bu sorunların bireysel düzeyde yaşanıyor olmasıdır. Nitekim, son depremde insanlarımızın yaşadığı üzücü sonuçlar karşısında bir araya gelememelerinin ana nedenlerinden biri de budur.
Şantiyelerdeki patolojik olayların dışa vurumu ise, belirli bir oranda sadece iş davalarına yansımaktadır. Bazen de şantiye içerisinde ortaya çıkan ayaklanmalara, sözlü ya da fiziksel şiddet eğilimlerine yansıdığı görülmektedir. Ama bütün bunların tamamı patolojik sorun anlamına gelmez.
Bizim burada ele alacağımız başlıklar; birçok şantiyenin veri ve gözlemleri dikkate alınarak en çok karşılaşılan veya bunların çevresinde dolaşan patolojik durumlar olacaktır.
Ana Döngü: Maddi Tatmin
Şantiye işlerinde faaliyet göstermek öyle ya da böyle maddi kazanç açısından insanları cezbeder. Bu iş kolunda birçok kişi, emekliliğine veya gücünün yettiği zaman dilimine kadar bu sektörde kalmak isterler. Nitekim haksız da sayılmazlar.
Şantiyecilik zamanla bir yaşam tarzına dönüşür. Orada yaşadıkları ruhsal gerilimler, düşünme tarzları, bir iş bitirilmeden diğerine geçmek gibi birçok oluşuma dayanmanın temelinde, genellikle biraz daha iyi gelir elde etme isteği bulunur.
Birçok şantiye çalışanı bunu başarır. Ama başarmaya çalışırken de sorunlar yaşamaktadırlar.
Biraz daha iyi gelir elde etme isteği karşısında, sosyal ve psikolojik eksiklikler kendiliğinden ortaya çıkmaya başlar.
Bazıları kendi özgür iradeleriyle patolojinin konusu olurken, diğerleri de tamamen irade dışı bu hastalığın konusunu oluşturabilirler.
Dolayısıyla şantiye çalışanlarının maddi kazanca bakış açısı, yaşanacak patolojik sorunların ana unsurunu oluşturmaktadır. Hatta hoşnutsuzluğun temelinde bile, kazancın devamlılığı söz konusudur.
Maddi kazanca bağlı patolojik sorunları engellemek, ancak doyum noktasıyla ilişkilidir. Kısaca üretilecek çözüm tamamen kişisel kararlara bağlı olduğundan; kişiden kişiye çeşitlilik gösterecektir.
Aile, Ev, Araba
Şantiyecilik genellikle gurbet işidir. Elbette her gün evinden inşaat sahasına gidenler çoğunlukta. Ama çok önemli bir kesim, evlerinden uzak işyerlerinde çalışır. Başka şehirlerde veya diğer ülkelerde.
İşte tam da bu noktada; mekân, çevre ve eve uzaklık faktörleri zaman zaman şantiye çalışanlarının kişilik yapılarında değişikliğe neden olmaktadır.
Özellikle yurtdışı şantiyelerinde çalışmaya giden bir kısım işçi, yükselen gelir durumlarına bağlı olarak aileleriyle beraber daha rahat bir yaşam sürmeye başlarlar. Bu elbette onlar için iyi bir şey. Ancak bu yükselen gelir durumu bazı kesimlerde, ciddi patolojik sorunlar yarattığı görülmektedir.
Aile geçindirmekle yükümlü bazı çalışanlar özellikle yurtdışı şantiyelerinde giriştikleri gönül ilişkilerinde, kıyaslamalar yapabilirler. Bunun sonucu olarak da boşanmalar gerçekleşmekte ve bazen gönül ilişkisi yaşadıkları kişilerle yeni evlilikler kurmaktadırlar.
Özellikle gurbette bulunan bir şantiye çalışanının medeni durumunda gerçekleşecek değişiklik, her zaman daha yüksek harcamalar gerektirir. Bu durum, olağan yaşantılarımızda da geçerlidir. Çünkü mekân ile vuku bulan olay arasında mesafe vardır. Eğer şantiye çalışanı bu esnada işsiz kalır veya yeni bir işe başlaması gecikir ise, maddi birikimleri daha hızlı tükenmeye başlayacaktır.
Böyle durumlar karşısında gider yükü yavaş yavaş artmakta. Eğer şantiye çalışanı o sırada işsiz kalır veya yeni bir şantiye işi organize edene kadar, önemli aile giderleriyle boğuşmak zorunda kalır.
Aynı durumun benzeri şantiye işini bir yaşam tarzı haline getirmiş bekâr çalışanlar arasında da görülmektedir.
Bir başka durumda ise; çalıştığı şantiyedeki işin bitmesiyle beraber, yine şantiye işi ararken boşta geçen zamana bağlı olarak ciddi aile sorunları yaşandığı görülmüştür.
Bazen de şantiye çalışanları bu gelir durumlarına bağlı olarak memleketlerinde veya yaşadıkları yerde ev-araba kredisi kullanır veya bu gelire güvenerek evlilik hazırlığı yaparlar. Tam da bu sırada şantiye kapanır veya yeni şantiye işine hemen başlayamazlar ise, bunalım yaşayan önemli oranda şantiye çalışanları ortaya çıkmaya başlar.
Bu durumlar belirli bir maddi güce ulaşana kadar geçen süreçlerde yaşanmaktadır. Denetimli gider oluşturamayanlar arasında oldukça yaygın olduğu gözlemlenmiştir.
Şantiyecinin sosyal açıdan patolojik hastalığı olarak nitelendirdiğimiz bu konular, inşaat kuruluşları tarafından pek görülemez ve böyle durumları yaşayan şantiye çalışanları; bilinenin tam aksine, yeni şantiyelerinde geçmişin maddi kayıplarını örtmek için daha saldırgan ve agresif çalışma yöntemi uygulamaya eğilimli olabildikleri görülmüştür.
İnsanlık olarak bu bizim doğamızda var ve bu son derece olgunlukla karşılanmalıdır. Önemli olan şey, böyle durumları bilmek ve önlemleri buna uygun oluşturmak gerekir.
Kısaca, çalışanların bir önceki şantiyede yaşadıkları boşluklar yeni şantiyede her zaman patolojik sorun olarak ortaya çıkabilir.
Suistimal ve Üstünlük Savaşı
Teorik olarak her bir şantiyenin bütçesi vardır. İş başlar ve biter. Bu zaman dilimi içerisinde birçok harcama gerçekleştirilir. Çünkü bir şantiyenin tamamlanabilmesi, inşaat kuruluşunun finansmanıyla ilişkilidir.
Şantiyede üstlenilmiş sorumluluğa bağlı olarak, eğer bir şantiye çalışanı belirgin bir biçimde suistimal işlerine giriştiyse ve bu durum; onun işine son verilmesine neden olduysa; şantiye çalışanı belirli veya uzunca bir süre işsiz kalabilmektedir.
Çünkü karşılaştığı bu durum, onun o anki zihinsel algısının sonucu olarak; beklenmedik bir biçimde işsiz kalmasıyla doğrudan bağlantılıdır.
Tekrar kendisini toparlayıp yeni bir işe başlayana kadar geçen süreçte, olması gerekenden daha yüksek maddi giderleri nedeniyle; önemli psikolojik çöküntüler yaşayabilmektedir.
Böylesi durumlar belki de çok az bir şantiye çalışanını ilgilendirmektedir. Ancak çalıştıkları veya tekrar çalışmaya başlayacakları şantiyelerde; oluşturulmuş işleyiş modellerinde önemli çatlaklara neden olabilirler. Ama bunun böyle nedenlerden kaynaklandığını fark edecek inşaat kuruluşları neredeyse hiç yoktur.
Bunları denetim altında tutabilmenin en akılsal yöntemi, şantiye için önceden oluşturulacak düzenlemeler ile olasıdır. Ayrıca, olabildiğince kişilere bağlı yorumlamalarla kararlar vermemek gerektiği yine en önemli ön koşullardan biridir.
Görev ve Maaş Yükseltme
Size yaşanmış bir olay aktarmak istiyorum:
- Bir kişi kendisine gereksinim duyulduğunu görür ve önemli olduğunu hissettirmek için; daha yüksek maaşa iş bulduğunu belirterek şantiyeden ayrılmak ister. Bu aslında kurusıkı bir davranıştı.
- Proje yönetimi bunu fark ediyor ve ona; şantiye için önemli olduğunu belirterek, maaşını gereğinden fazla yükseltme yoluna gitmiştir.
- Ama birkaç ay sonra yine aynı proje yönetimi, kanunlara uygun bir biçimde tüm yasal haklarını ödeyerek bu çalışanın iş akdini haklı gerekçelerle feshetmiştir.
İş akdi feshedilen bu çalışan çok uzunca bir süre iş bulmakta zorlanmıştır. Çünkü sürekli eski maaşına ve görevine uygun iş aramıştır. Bu süre zarfında birikimlerini de tüketerek, bir başka şantiyede tekrar çalışmaya başlayabilmiştir.
Bu örnek olaydaki gibi benzer durumlarla şantiyelerde sıkça karşılaşılır. Bunları önlemek her ne kadar yönetenin iradesiyle ilişkili olsa da, yönetenin bilgi eksikliği içerisinde olması durumunda; tam da bu noktada şantiyelerde zincirleme patolojik sorunlar ortaya çıkmaya başlar.
Diğer yanda da doğası gereği personel devridaimi, diğer iş kollarına göre şantiyelerde daha yüksek oranda seyreder. Bunun sonucu olarak mevcut çalışanların görev ve sorumlulukları yükseltilmektedir.
Buradaki amaç belirli bir süre sonra bitecek olan şantiyenin, kendi iç dinamikleriyle süreci tamamlamak istemesidir.
İlk başta bu yaklaşım her ne kadar doğru gibi görünse de, çoğu zaman işlevsellikten uzak sonuçlar doğurmaktadır. Eğer bu kişi üstlendiği yeni göreve uygun görülseydi, zaten en başta bu sorumluluk ona yüklenilecekti. Ama bu görevlendirmelerde böylesi durumlar pek düşünülmez.
İşte hastalık olarak nitelendirebileceğimiz bu tarz şantiye davranışları ve kararları, bu oluşumun sonucu olarak sıklıkla karşımıza çıkabilmekte ve yine önemli patolojik sorunlara neden olduğu görülmüştür.
Bu durumlar ortaya çıktığında birçok çalışan, ancak birbirlerine karşı üstünlük sağladıktan sonra işi tamamlamaya yönelmektedir. Bu da ciddi ruhsal gerilimler ve çöküntüler oluşturmaktadır.
Ücret ve üstlenilen görevleri dengede tutabilmek; ancak inşaat kuruluşlarının titiz gözlemleri ve bu konuda istekli proje yöneticileriyle olabilir. Bunun dışındaki hiçbir önlem veya kişisel çaba sonuç vermeyecektir.
Diğer yanda da olaylara şantiye çalışanları açısından baktığımızda; eğer o şantiye çalışanı çok özel bir durum olmadığı sürece, gideceği yeni projede sürekli geçmiş şantiye sorumluluklarını ve gelirini göz önünde bulundurarak iş görmeye eğilimli olacaktır.
Böylece, yeni şantiyede yaşanacak patolojik sorunlardan biri de tam olarak bu noktaya dayanmaktadır. Ama bunu ne kendisi ne de yeni şantiye yönetimi fark edecektir. Bu bir döngü olarak kalacaktır.
Hoşnutsuzluk
Şantiyede çalışırken kendisini savunmayı başaramadığı için veya ne düşündüğünü belirgin bir biçimde gösterir ya da dikkat çekmek için çaba sarf eden şantiye çalışanlarının iş akitleri ya daha kolay feshedilir ya da daha erken iş bitimi alırlar. Bu konuda kültürel bağların da büyük ağırlığı vardır.
Etik veya değil, ama şantiyelerde böyle bir eğilim olduğunu birçoğumuz biliyoruz.
Böylesi olaylar karşısında hem çalışan kişilerin hem de şantiyenin geneline; patolojik durumların uğramaması oldukça us dışı bir yaklaşım olacaktır.
Bazıları buna rekabet der. Bazıları da işi bitirebilmek için bunları doğal karşılar. Bir başkası ise, evrak düzenini ve denetimi işlevsel yapmaya odaklanır ve bu liste uzadıkça uzar.
Ama bu tarz durumların temelinde karşı tarafa aktarılmak istenen “hoşnutsuzluk” duygusu bulunur. Siyasi davranışları ve o şantiyeyle bağları daha güçlü olanlar, avantajlı konuma geçer. Burada işi bilip bilmemenin hiçbir önemi yoktur. Onlar için önemli olan şey, devamlılığı sağlamaktır.
Buradaki devamlılığı sağlamaya çalışırken; tüm patolojik içeriklerin bu çerçevede gerçekleştiği uzun gözlem ve veriler sonucu görülebilmiştir.
Unutmayalım ki hoşnutsuzluk sonucu ortaya çıkan patolojik durumların nedenleri her zaman baskı, rahat çalışma isteği, denetim, suistimal gibi konularla bağlantılı olabilir.
Bütün bunları önleyebilmenin ana koşulu; hoşnutsuzluğun kaynağını bularak statükoya muhalefet etmek olacaktır.
Çözüm Nedir?
Yazının en başında belirttiğimiz üzere, şantiyelerde veya şantiyecinin çevresinde gerçekleşen tüm patolojik olgular; burada sözünü ettiğimiz konuların çatısı altında gerçekleştiğini içtenlikle söyleyebiliriz.
Eğer bütün bunları düzeltmenin yolu var mı diye soracak olursanız; kanaatimce verilecek cevap biraz sıra dışı olmak zorunda. Çünkü şantiye işinin aynı zamanda ganimet işi olduğu unutulmamalıdır.
Şantiyelerdeki patolojik durumlar önlenmek istenir ise, her şeyden önce olabildiğince kişilerin geçmişleriyle bağlantı kurulmalıdır. Beklenti, amaç, algı ve ruhsal durumları analiz edilerek öngörüde bulunulmalıdır.
Doğrudan sonuca bağlı bir örnek vermek gerekir ise; ölmek üzere olan bir kanser hastasının ağrı ve acılarını dindirmek için ilaç vererek, hastanın rahat etmesi ve hasta yakınlarının daha az psikolojik acı hissetmesi sağlanır.
Kısaca; bir yanda hızlı nakit akışı bulunur ve diğer yandan ise yeni etkileşime girmiş şantiye çalışanları aynı anda iş görmeye çalışırken, bu patolojik olgular mutlaka ortaya çıkacaktır.
Önemli olan şey; bu patolojik olaylar devam ederken sadece belirli oranlarda iyileştirme yoluna gidilmelidir.
Aksi durumlarda, maliyetler yükseleceği gibi kişiler arası çatışmalar da çoğalacaktır.
Herkese iyi baharlar diliyorum…
Yazar Vedat ÖZKAN‘ın Önceki Yazıları
Şantiyecinin El Kitabı Okumak İçin
Türkiye’nin Yurtdışı İnşaat Politikaları Okumak İçin
İdeal Şantiye Yönetimi Okumak İçin
Gerçek Yaşamdan Alıntı: İki Mühendisin Hikâyesi Okumak İçin
Şantiye İşçisi Okumak İçin
Şantiye Odaklı İnsan Kaynakları ve Liyakati Savunmanın Gereksizliği Üzerine Düşünceler Okumak İçin
İnsan Davranışlarının Şantiyelerde Keşfi Okumak İçin
İnşaatın İşverenini Bir de Böyle Değerlendirelim! Okumak İçin
İlginizi Çekebilir
İnşaat İşlerinde “Entrika”
Buluttan Bile Nem Kapan İnşaat Sektöründe Çevik Yönetim-XXIV “Saygı”
Şantiye Tecrübesi Nedir?