İnşaat Tedarik Dergisi

İnşaat – Yatırım – Proje – Ulaştırma – Mimarlık – Enerji – Maden – Şantiye

Şantiyelerde Çobanlar ve Kasaplar

Vedat ÖZKAN

Yazar, Araştırmacı ve Öngörü Uzmanı

Çobanlık ve kasaplık insanlık tarihinin en eski meslekleri arasında yer alırlar. Kasaplığa oranla mesleği çobanlık olan birçok peygamber bulunur. Çobanlık aynı zamanda kutsal ve saygın bir meslektir.

Eski Mısır kaynaklarında çobanlık yüceltilirken, kasaplık mesleği karşısında ise sessiz kalındığı görülmektedir.

Geçmişte çobanlık hep bir yönetme eylemi olarak görüldüğünden birçok peygamber ve siyasetçinin bu meslek ile bağdaştırılması sebepsiz değildir. Hatta eski Cumhurbaşkanlarımızdan Süleyman Demirel bile çocukluğunda çobanlık yaptığından “Çoban Sülü” olarak da anılmıştır.

Eğer bu iki terimi şantiyelerimize uyarlayacak olursak, çobanlar idari kadroyu kasaplar ise teknik kadroyu temsil ediyor. Uyguladıkları yöntemlere baktığımızda da bunun aynen böyle olduğu görülecektir.

Kurtların ise şantiyelerin zenginliğinden pay almak isteyen iç ve dış tüm kadroları temsil ettiğini söylersek konuyu abartmış sayılmayız.

Çoban, öngörü ile hareket eder. Tehlikenin geleceği zamanı daha kolay kestirebilir. Yani henüz oluşmamış soruna odaklanır. Kasap ise, sadece fiziki olarak dükkanına girmiş et ile ilgilenir ve bu da onların iş görme yöntemlerini belirler.

İşte bu doğrultuda idari ve teknik kadrolar arasındaki çatışmaları ve yetki karmaşasını bu iki mesleğin ana hatları üzerinden açıklamaya çalışacağız. Çünkü şantiyedeki bu iki ana kadronun davranış biçimleri bu iki meslek ile bire bir örtüşmektedir.

Konuya geçmeden şunu da dürüstçe belirtmekte fayda var!

Çoban benzetmesiyle büyük emekler sarf eden şantiye çalışanlarımızı küçümsediğimiz düşünülmemelidir. Zaten ilerleyen satırlarda konumuzun tamamen teknik ve idari kadrolar arasındaki çatışmalara odaklanıldığı görülecektir.

Mühendisliğin Saltanatlığı

Şirket yönetimlerinde bir inşaat projesinin tamamen mühendislikle ilgili olduğuna dair yaygın bir inanış vardır. Bu da mühendislerin açık ara farkla, şantiyelere yönetici olarak atanmasındaki ana unsuru oluşturur.

Peki ya bunda herhangi bir sakınca var mı? Elbette yok. Ama bunun en işlevsel yol olup olmadığı konusu ise tamamen tartışmaya açıktır.

Mühendislik eğitimleri tamamen “nesne” olgusuna odaklanır. Bu da onların öngörü yeteneklerinin gerçek anlamda gelişmesini engeller ve çevremize baktığımızda bu bariyeri aşabilen çok az sayıda teknik kadro bulunur.

Tüm bu aksaklıkların nasıl iyileştirileceği bizim konumuz değil. Çünkü bu eğitim anlayışı, tüm dünyada egemen durumda. Bu nedenle, gözlem ve örnek sayılarının çokluğundan yola çıkarak var olan sonuçlara odaklanacağız.

Burada araya girerek titizlikle tekrar belirtmek isterim ki; amacımız mühendisliği küçümsemek değil. Sadece onların yönetme anlayışını sorgulamaktır.

Şantiye ortamında mühendisliğin bu denli güçlü olduğu bir ortamda, tüm sahanın her alandaki sorumluluğu doğal olarak tek bir kişiye veriliyor.

Böylece mühendis bir yandan teknik planlama yaparken, diğer yandan idari kadroların yönetme ve planlamalarına da mühendislik mantığıyla dahil oluyor ve tüm düzensizlik de genellikle tam olarak bu noktada başlatılıyor.

Çünkü bu yetki ona organizasyon şemasında bir kere verilmiştir. Hele insan doğasında var olan yönetme duygusunun verdiği keyifle her alanda durdurulamaz bir biçimde teknik düşünceleri yaygınlaştırmaya başlar.

Özetle diyebilirim ki; teknik kadroların insan unsuru üzerine gerçekleştirdiği planlamaların neredeyse hiç gerçekleştirilemedikleri görülmektedir.

Mühendislik mesleği ağırlıklı olarak teknik konulara yönlendirilerek, bir şantiyenin egemen tek gücü olmaktan çıkartılır ise; idari yönetimin çok daha işlevsel sonuçlar vereceğini söyleyebiliriz.

Nitekim orta ve büyük ölçekli şantiyelerinde, bunu başarabilmiş çok sayıda kuruluş bulunur. Aksi halde, şantiyeler her zaman iki idari işler birimi tarafından yönetilmek zorunda kalacaktır ve bunun maliyetini bugüne kadar hesaplayan veya buna izin veren pek olmamıştır.

İşte bu nedenlerden dolayı, işveren ve üst düzey yöneticiler şantiyelerde daha işlevsel bir düzen anlayışını hayata geçirirken tüm bunları dikkate almaları, onların yararına olacaktır.

Pratiğin ve Öngörünün Asileri

Yukarıda, mühendisliğin şantiyelerdeki yönetim anlayışı üzerine eleştiri ve tespitlerde bulunmaya çalıştık ve onun daha anlaşılır olması için, aynı durumu idari kadrolar için de yapmakta fayda bulunmaktadır.

Teknik kadroların neredeyse tamamına yakını üniversite mezunlarından oluşurken, idari kadrolarda ise diploma sahipleri çeşitlilik göstermektedir.

Ambar, satınalma, muhasebe, personel, idari işler gibi departmanlarda görev alan şantiye çalışanları, çok önemli bir oranda bu görev ve sorumlulukları mezun oldukları okul ve gerçekteki meslekleriyle pek bağdaşmaz.

Hatta zaman zaman küçümsendikleri de olur. Örneğin “üniversite mezunu ama burada ambarcılık yapıyor” denir ve bu tarz düşünceler yaygınlaştıkça, orada işlerin pek yürümediği üzerine ciddi belirtiler olduğunu söyleyebiliriz.

İdari kadro olarak görev yapan şantiye çalışanları genellikle teknik kadro yöneticilerinin tanıdıkları veya şirket ile bağlantılı kişilerden olma olasılıkları yüksek oranda seyretmektedir. Bu da onların doğru veya yanlış bir şekilde idari işler görevini yürüttüklerini gösteriyor.

Örneğin muhasebenin işleyişini bilmeden sırf tanıdık veya akrabalık sayesinde o şantiyede göreve başlandı ise, çok az orandaki sorumlunun gerçek anlamda başarılı olduğu ve çoğunluğun, işlevsel düzen kurmaktan çok uzak olduğu görülmektedir.

Ama şantiyelerin idari kadrolarına bir başka açıdan bakacak olursak, mühendislikte olduğu gibi şantiyelerdeki görevleriyle ilgili onların okullarda öğretilmiş mesleki bir eğitimi genellikle olmadığından ve görevlerinde de başarı elde ettiler ise, teknik kadrolara oranlar açık ara farkla daha öngörülü ve şantiyelerin eksikliklerini daha kapsayıcı bir biçimde çözüme kavuşturmaya eğilimlidirler.

Ancak, teknik kadronun otorite boşluğunda şantiyelerde idari kadrolar; gevşemeye ve kuralın dışına çıkmaya çok daha eğilimli olduklarını da ayrıca belirtmemiz gerekir.

Ve tüm bunları bir bütün olarak değerlendirecek olursak, bir teknik yönetici idari işlere ne kadar az dahil olur ve denetimini sonuçlar üzerinden gerçekleştirir ise, o şantiye yönetimi başarı elde edecektir.

İki Zıt Kutup

Şimdi ise biraz sansürü ortadan kaldırarak aşırı genelleme yaptığımız bu iki başlığı toparlamaya çalışalım!…

Eğer idari personel otorite boşluğuna düşürülmez ve işinin ehli ise, diğer yandan da teknik düşüncenin üyesi olan proje yönetimi, yönetme becerilerindeki ağırlığını inşaat sahasındaki imalata verir ise; son derece başarılı sonuçlar elde edilecektir.

Teknik kadroların bir şantiyedeki en büyük hatalarından birisi teknik düşünceyle insanları yönetmeye kalkışmalarıdır ve bu hataya çoğu düşer.

Ayrıca şantiyelerdeki teknik kadro her alanda emir vermeye odaklanır ise; idari kadrolar tarafından sürekli manipüle edileceklerdir ve idari kadrolar bu işi çok iyi bilir.

Bu onların art niyetli olduğuna işaret değil. Tam tersi insan doğasında var olan kendini koruma içgüdüsünden kaynaklanmaktadır.

Çobanlar nasıl sürüyü kurttan koruyor ise, şantiyelerdeki idari işler birimleri de aynı görevi üstlenmiştir.

Teknik kadronun bir simgesi olan kasap ise, onun sürüyü kurttan koruyabilmesi pek olası değil. Onun görevi dükkanına gelen malzemeden ibaret olmalıdır. Eğer dükkanını terk eder ve çayırdaki sürüyü korumaya heveslenir ise, kasap dükkânı talan edilir.

Örneğin bir proje müdürü ambarın ayrıntılı işleriyle doğrudan ilgilenirse, o ambardaki malzemeleri koruyabilmek pek olası olmayacaktır. 

Son olarak şunu eklemekte fayda var!…

Teknik ve idari kadroların düşünce yapısı öylesine farklıdır ki, şantiye yaşamında arkadaşlık veya samimiyet oluştururken o şantiyenin bitiminden sonra bu iki kadronun kendi yollarına gittiği görülmektedir.

Yani aralarında pek bir bağa oluşmaz. Ancak çıkarlar örtüşür ve yöneticiler yeni projelerde tanıdıklara gereksinim duyarlar ise, tekrar birleşebilirler.

İşte bu oluşum ve yapı modeli karşısında şantiyelerin hangi oranlarda kimin yönetiminde tamamlanması gerektiği öncelikli yönetim konularından birini oluşturmalıdır.

***

Barış ve sağlık içerisinde yaşam diliyorum…

Yazar Vedat ÖZKAN‘ın Önceki Yazıları

İşverenler Şantiyelerde Kendi Çalışanları Tarafından Nasıl Mağdur Ediliyor? Okumak İçin 
Şantiyelerde Eğitim ve Bilgi Ne Kadar Gerekli? Okumak İçin 

Şantiyelerde %10 Yedekli Çalışmak! Okumak İçin 

Afrika’daki Masun Yağışların Bilinmeyenleri! Okumak İçin 

Şantiyelerde Yaş Farkı Çatışmaları Okumak İçin 

İnşaat İşlerinde “Entrika” Okumak İçin 
Şantiye Tecrübesi Nedir? Okumak İçin 

Şantiyelerde Manipülasyon Okumak İçin 

Toplumsal Ayaklanmalarda Şantiye İşçisinin Oynayacağı Rol ve Etki Okumak İçin
Vietnam ve Filipinler’den İnşaat İşçisi mi Geliyor? Okumak İçin


Masonluk: İstanbul’daki Afrikalı Kardeşler Okumak İçin

İdeal Şantiye Kadrosu Okumak İçin
Brezilya’nın Afrika’daki Varlığı Okumak İçin
Angola’nın Çin Ziyareti ve Türkiye Angola’yı Neden Önemsemeli? Okumak İçin
Toplumsal Ayaklanmalarda Şantiye İşçisinin Oynayacağı Rol ve Etki Okumak İçin
Şantiyelerde İş Bulmak!… Okumak İçin
Şantiyelerde Etik & Ahlâk Okumak İçin
Şantiyelerde Din, Irk ve Cinsellik Okumak İçin
Şantiye Patolojisi Okumak İçin
Şantiyecinin El Kitabı Okumak İçin
Türkiye’nin Yurtdışı İnşaat Politikaları Okumak İçin
İdeal Şantiye Yönetimi Okumak İçin
Gerçek Yaşamdan Alıntı: İki Mühendisin Hikâyesi Okumak İçin
Şantiye İşçisi Okumak İçin
Şantiye Odaklı İnsan Kaynakları ve Liyakati Savunmanın Gereksizliği Üzerine Düşünceler Okumak İçin
İnsan Davranışlarının Şantiyelerde Keşfi Okumak İçin
İnşaatın İşverenini Bir de Böyle Değerlendirelim! Okumak İçin

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.