
Vedat ÖZKAN
Yazar, Araştırmacı ve Öngörü Uzmanı
Şantiyelerde sürekli işçinin mağduriyetinden söz edilir. Maaş, yemek, konaklama, ulaşım, iş sağlığı ve güvenliği gibi konularda aksama yaşandığında, işveren suçlanır ve zor durumda kalan işçi kesinlikle haklıdır.
Bu konuları daha önce nedenleriyle beraber anlatmıştık. Ancak hiçbir ticari otorite bir işverenin kendi maaşlı çalışanları tarafından nasıl mağdur edildiğini anlatmaya cesaret edemiyor.

Daha ziyade, tepki çekerek maddi kayıp yaşayacaklarına inanırlar. Bir de şantiyesi olan inşaat kuruluşlarının gerçek işleyişini bilmiyor olmaları bunda son derece etkilidir.
Burada amacımız inşaatın işverenini övmek veya onun haklarını savunmak değil. Zaten maddi gücü olan bir kişiyi, durup dururken savunmak son derece komik olacaktır.
Biz sadece var olan bir gerçekliği cesaret örneği sergileyerek durum saptamalarına bağlı olarak en objektif bir biçimde işverenin mağduriyetini ele alacağız.
Ayrıca bu yazımızda bazı ücretli inşaat çalışanlarını kötülediğimiz de düşünülmemeli ve konuyu bu gerçeklikle değerlendirmeniz önemle rica olunur.
İşveren Sistem Açığı Yaratır
Bir kere şunu kabul edelim ki; inşaat işlerinin işverenleri, şantiyelerde özellikle yönetici kadrolarını belirleme konusunda genellikle yetenek yoksunu olduklarıdır.
Ama şunu da görmekte fayda var! İşverenlerin çalışanlara yetki devri ve hesap sorma konusunda izledikleri politikalar sonucunda da çalışanlar işverene karşı sessiz muhalefet ederek şantiye işlerini baltalayabilmektedir.

Örneğin sermaye sahibi işveren, bir filozof gibi her konuda fikir yürütmeye başladığında veya yönetim tarzı bu olduğunda, ücretli çalışanlar işverenin neredeyse tüm isteklerine “evet” veya “tamam” diyerek işi yürütürler.
Böylece belirli bir süre sonra çalışanlar tarafından işverene karşı suistimal ve manipülasyonlar artmaya başlar.
Şantiyelerde işi yönetecek kadrolar belirlenirken, işverenler veya onun yetkinliğindeki üst düzey yöneticiler, çok kritik öneme sahip ve tüm dünya kültürlerinde geçerliliği olan “utanma duygusu” ve “yetenek” yüklü olduğunu öngördükleri kişilere yönetme görevi vererek kendilerini önemli oranda rahatlatabilirler.
Ama yetenekli kadroları da fazla abartmamak gerekir. Aksi halde o şantiyenin hem maliyetleri yükselir hem de suistimaller tavan yapabilir.
Bu çok ince bir ayrıntı olmasına rağmen bu yaklaşım, sesli olarak dillendirildiğinde; sanki bir ucubenin fikirleriymiş gibi algılanmakta. Ama gerçekler bunun tam tersini gösteriyor.
Elbette sadece bunlar tek başına yeterli kriterler değil. Ama işverenlerin bizzat kendisinin kurduğu oluşumlar bize gösteriyor ki, tamamına yakını eninde sonunda kendi aleyhlerine çalıştığı ve bu neredeyse sabittir.
Size şimdi belki de tüm şantiyelerde var olan bir gerçeklikten söz edeceğim ve konu daha anlaşılır olacaktır:
- İşveren bir kurgu yapar ve çalışanlardan bir iş görme veya bir raporlama şekli ister. Eğer bu alışılmış kurallara uymaz veya öncelikli şey bu değil ise, işverenle etkileşime giren çalışan veya proje yöneticisi; işverenin bu isteği doğrultuda hareket etmeye başlayınca olay zincirleme diğer bağlantılı kişilere yansır ve denetim açığı görüldüğü andan itibaren bazı çalışanlar bunu kendi menfaatleri doğrultusunda kullanabilirler.
Yani işveren, farkında olmadan kendi çalışanlarının onun aleyhine kişisel menfaat veya rahatlık için hareket etmesinin kapısını aralayan bir aktöre dönüşür.
Maddi Aksaklık Bir Nimet
Şunu benimsemeliyiz! Neredeyse bütün inşaat kuruluşları, kamu otoritelerinin birer parçası ve mali sıkıntı yaşamaları söz konusu bile değildir.
İşverenler merkez ofisleriyle şantiyeleri arasındaki düzen anlayışını temelde kendileri tasarlar ve şantiye yaşamında her şeyin planlı hareket etmesi söz konusu değildir. Planlamayı ancak ticari danışmanlar iddia edebilir ama işlevselliği yoktur.

Ancak uzun vadede insan odaklı veya bürokrasi bağlamında ortaya çıkacak sonuçlar için, öngörülerde bulunularak işverenin zor anlar yaşaması daha kolay önlenebilir ve bu belki de en hasarsız yöntem olacaktır.
Şantiyelerde sıkça duyduğumuz “hallederiz” kelimesini işveren kullanırsa, eninde sonunda tuzağa düşecektir.
Eğer bir şantiyede işveren veya merkez ofis tarafından maddi sıkıntı yaşanıyor ise, bazı çalışanlar kendi eksikliklerini inşaat kuruluşunun maddi sıkıntısına bağlayarak açıklarını kolaylıkla kapatabilmekte ve bu anlayış içerisinde çalışanların işverene karşı suistimal girişimleri artabilir.
Burada işverenin algılayamadığı ama bazı çalışanların farkında olduğu, kontrol edilemezliğin ortaya çıkması her zaman sermaye sahibine karşı kullanılabilir.
İddia ederek diyebilirim ki ödemeleri tutarsız ama eninde sonunda gerçekleştiren inşaat kuruluşlarının şantiyelerinde çalışmak için can atan kadroların olabileceği ve bu cümleyi kendi tecrübeleriniz ile yorumlamanız daha uygun olacaktır.
Hacim ve Kârlılık Riski Artırır
Bazı şantiye yöneticileri ve çalışanlar çok iyi bilir! Şantiyelerde denetim mekanizmasının hiçbir zaman gerçek anlamda işlevsel olamayacağıdır.
İşverenler her ne kadar sözlü olarak telaffuz etmeseler de bir projeyi üstlendiklerinde, beklenmedik giderler için pay ayırırlar ve bu fark zaman zaman çok ürkütücü boyutlara ulaşabilir.

Örneğin; yurtdışında iş yapan bir inşaat kuruluşunun işvereni yurtdışında sitem ederek “işe başlarken kaçaklar için %6 pay ayırdık ama şu anda tespit ettiğimiz %20. Ancak gerçek kaçak %26’yı buluyor ve artık biz çalışanları değil çalışanlar bizi kontrol ediyor” diyerek kendi çalışanları tarafından nasıl zor duruma düşürüldüğünü özetlemiş oluyor.
Bu tarz mağduriyetler işin hacmi arttıkça ve projenin kârlılık oranı yükseldikçe her zaman daha çok hayat bulur ve en başında önlem alınmadığı sürece, zaman ilerledikçe iş bitiminden önce belirli kadroları söküp atmanın kolay olmadığı; işverenler tarafından çok iyi biliniyor ve belirli bir süre sonra bu durumu istemeseler de kabullenirler.
Kısacası, merkez ofis ile şantiyeler arasında bu tür durumların yaşanma ihtimali işin başında düşünülmezse, bu ve benzeri sonuçlarla karşılaşma oranı mutlaka artacaktır.
Yetenek Yoksunu
Şantiyelerde yönetme ve karar verme yetkisi olan çalışanlar; eski personel olabileceği gibi, işveren tarafından da seçilebilirler. Hatta belirli bir grubun üyesi veya aynı yörenin çalışanı da olabilirler.
Şantiyede bulunma kaynakları ne olursa olsun, bu onların yetenekli olduğunu veya istenmeyen durumlara karışmayacaklarını garanti edemez.
Teknik kadrolar, insan ilişkilerini aldıkları eğitim doğrultusunda yönetmeye çalışırlar. Bu da onların çok ciddi oranda bocalamalarına neden olur ve birçoğunun çok yönlü şantiye yöneticisi olmalarını engeller. Yine de işi başarırlar. Ama maliyetlidir.
Bu yeteneksizliğin tüm teknik kadrolarda olduğunu elbette söylemiyoruz. Çok yetenekli şantiye yöneticilerimiz var. Ancak yeteneğin dışa vurumunda teknik ve özgür düşünce arasındaki farkın belirleyici olduğudur.
Yeteneğindeki eksiklikleri çalışan kişi bilir. Ama bunu itiraf etmez ve bu eksiklik bazı şantiye çalışanlarında itaate bağlı olarak sermayedarın dolaylı yoldan paydaşı olmaya yönelik organizasyonların kapısını aralar.

Bunu işverenler uzaktan fark edemez. Çünkü manipülasyon devrededir. Hele her konuda işveren buyruk veriyor ise, suistimal içeren olayların şantiyelerde çözümü daha da zorlaşır.
Yani işverenin doğrudan emir verdiği şantiyelerde denetim mekanizması doğal olarak çalışamaz.
Tüm bunları dikkate alacak olur isek, işverenler eğer kendi çalışanları tarafından yönetilmek istemezler ise; hangi yeteneklerin şantiye için gerekli olduğuna önceden karar vermeleri gerekir.
Referans Noktası
İşverenler ne yaparsa yapsınlar! Şantiyelerde kendilerine karşı bir manipülasyonu veya onların aleyhine çalışmayacak bir durumu tamamen engellemeleri, neredeyse imkansıza yakındır. Ancak, bunun şiddetini azaltabilirler.
Tüm ayarlamaları yaparken de esneklik payları olması gerekir. Eğer buna da katı kural getirmeye kalkışırlar ise, o şantiyenin hem tamamlanması zorlaşır hem de daha organize olumsuzluklar ile karşı karşıya kalınma durumu ortaya çıkar.

Bizim buradaki amacımız tüm yazılarımızda olduğu gibi; sadece durum saptaması olup, hiçbir surette emek veren şantiye çalışanlarımızı hedef almak değildir.
Yazıyı noktalamadan önce size bir örnek vererek sonlandırmak istiyorum:
- Yurtdışında bir şantiyede orta düzey çalışan yöneticilerden birisinin belge ve görüntü olarak suistimale karıştığı güvenlik müdürü tarafından saptanıyor ve yönetime sunuyor. Toplantı düzenleniyor ve suistimali yapan ile beraber sekiz kişi bir odaya giriyor. Yaklaşık iki saat süren bir toplantıdan sonra, suistimali ortaya çıkartan dürüst güvenlik müdürü istifa ederek ülkesine geri dönmek zorunda kalıyor. Ama suistimali yapan çalışmaya devam ediyor.
Bu örnek bize çok şey anlatıyor ve işverenler bu örneği kendi yapıları için referans alarak belirli bir oranda mağduriyetten kurtulabilirler.
***
Herkese iyi baharlar diliyorum.
Yazar Vedat ÖZKAN‘ın Önceki Yazıları
Şantiyelerde Eğitim ve Bilgi Ne Kadar Gerekli? Okumak İçin
Şantiyelerde %10 Yedekli Çalışmak! Okumak İçin
Afrika’daki Masun Yağışların Bilinmeyenleri! Okumak İçin
Şantiyelerde Yaş Farkı Çatışmaları Okumak İçin
İnşaat İşlerinde “Entrika” Okumak İçin
Şantiye Tecrübesi Nedir? Okumak İçin
Şantiyelerde Manipülasyon Okumak İçin
Toplumsal Ayaklanmalarda Şantiye İşçisinin Oynayacağı Rol ve Etki Okumak İçin
Vietnam ve Filipinler’den İnşaat İşçisi mi Geliyor? Okumak İçin
Masonluk: İstanbul’daki Afrikalı Kardeşler Okumak İçin
İdeal Şantiye Kadrosu Okumak İçin
Brezilya’nın Afrika’daki Varlığı Okumak İçin
Angola’nın Çin Ziyareti ve Türkiye Angola’yı Neden Önemsemeli? Okumak İçin
Toplumsal Ayaklanmalarda Şantiye İşçisinin Oynayacağı Rol ve Etki Okumak İçin
Şantiyelerde İş Bulmak!… Okumak İçin
Şantiyelerde Etik & Ahlâk Okumak İçin
Şantiyelerde Din, Irk ve Cinsellik Okumak İçin
Şantiye Patolojisi Okumak İçin
Şantiyecinin El Kitabı Okumak İçin
Türkiye’nin Yurtdışı İnşaat Politikaları Okumak İçin
İdeal Şantiye Yönetimi Okumak İçin
Gerçek Yaşamdan Alıntı: İki Mühendisin Hikâyesi Okumak İçin
Şantiye İşçisi Okumak İçin
Şantiye Odaklı İnsan Kaynakları ve Liyakati Savunmanın Gereksizliği Üzerine Düşünceler Okumak İçin
İnsan Davranışlarının Şantiyelerde Keşfi Okumak İçin
İnşaatın İşverenini Bir de Böyle Değerlendirelim! Okumak İçin

İlginizi Çekebilir
Buluttan Bile Nem Kapan İnşaat Sektöründe Çevik Yönetim-XXX “İstikrar Tutuculuğu Yener mi?”
6306 Sayılı Kentsel Dönüşüm Kanunu Kapsamında Cumhurbaşkanı Kararına Karşı İtiraz ve Dava Yolu
İşverenlerin Özgeçmişinizde Aradıkları Önemli Şeyler